Tao Te Ching / Tao-te-king — w językach tureckim i fińskim

Turecko-fińska dwujęzyczna książka

Laozi

Tao Te Ching

Laotse

Tao-te-king

Länsimaalaisten tulkintojen mukaan suomentanut Pekka Ervast

1. Tao’nun Anlamı

1. Taon määritys

En güzel öğreti bile Tao’nun kendisi değildir.
En güzel isim bile onu tanımlamakta yetersizdir.
Tao kelimeler olmadan deneyimlenebilir
ve bir isim olmadan bilinebilir.
Kişinin hayatını Tao’ya göre idaresi,
kişinin hayatını pişmanlıklar olmadan yönetmesidir;
kişinin içindeki bu potansiyeli anlamak
herkesin yararınadır.
Kişinin hayatını bu şekilde yaşaması için
kelimeler ve isimler gerekmez; ama
tarif etmek için kelimeler ve isimler kullanılır ki
hakkında konuşmakta olduğumuz yolu,
bireyin yaşamayı seçmek isteyebileceği
diğer yollarla karıştırmadan
daha iyi açıklayabilelim.
Tao’nun görünümleri
bilgi, entelektüel düşünce ve kelimeler sayesinde
bilinir; ama
bu tür entelektüel bir amaç olmadan
Tao’nun kendisini tecrübe edebilmeliyiz.
Bilgi ve tecrübe gerçektir;
ama gerçek, karmaşıklık yaratıyor gibi görünen
birçok biçime sahiptir.
Uygun yöntemleri kullanarak
kendimizi
bu karmaşıklık bariyerlerinin ötesine uzatır
ve Tao’yu böyle tecrübe ederiz.

Se Tao, jota voidaan määritellä, ei ole Ikuinen Tao.
Se nimi, joka voidaan mainita, ei ole Taon todellinen nimi.
Se Tao, joka oli ennen taivasta ja maata, on nimetön ei-olevainen. Nimellinen olevainen on kaikkien olioiden Äiti.
Sentähden ihminen etsii ei-olevaisen Ensimäistä Mysteriota, kun olevainen näyttää hänelle, mitä ei-olevaisesta on syntynyt.
Olevainen ja ei-olevainen ovat yhtä kaikessa muussa kuin nimessä.
Tätä näennäisten vastakohtien samaisuutta minä nimitän Syvyydeksi, suureksi Pohjattomuudeksi, Kummastuksen Avonaiseksi Oveksi.

2. Karşılaştırmaların Gitmesine İzin Vermek

2. Täydelliseksi tuleminen

Tao’nun kendisini bilemeyiz
ve özelliklerini doğrudan göremeyiz;
fakat bu bildirdiklerini
yalnızca farklılaştırma sayesinde görebiliriz.
Bu yüzden, güzel görünen şey,
güzelliği olmayan şey ile
karşılaştırıldığında güzeldir.
Becerikli kabul edilen bir hareket,
beceriksiz görünen bir diğeri ile
karşılaştırmalı olarak böyle kabul edilir.
Bir insanın sahip olduğunu bildiği şey
sahip olmadığı şey sayesinde bilinir
ve onun zor kabul ettiği şey,
kolayca yapabildikleri yüzünden ona öyle görünür.
Bir şey karşılaştırmalı olarak
kısa olanla karşılaştırıldığında uzun görünür.
Bir şey yüksektir; çünkü başka bir şey alçaktır.
Sessizlik sadece ses kesildiğinde bilinir
ve yol gösteren
sadece takip edenler tarafından öyle görünür.
Karşılaştırmalı olarak,
Tao ile uyum içinde olan bilge kişinin
karşılaştırmalara ihtiyacı yoktur
ve yaptığı zaman bilir ki
karşılaştırmalar yargılamalardır
ve en az yapana göre
ve duruma göre
olduğu kadar yapılmış olan
yargıya da görelidirler.
Tecrübeleri vasıtasıyla
bilge kişi, her şeyin değiştiğinden haberdar olur
ve önderlik ediyor gibi görünen kişi,
başka bir durumda izleyici olabilir.
Bu nedenle o hiçbir şey yapmaz, yol göstermez
ya da izlemez.
İstemsiz olarak yaptığı
hiçbir şey büyük ya da küçük,
zor ya da kolayca yapılmış değildir.
Görevi bittiğinde kolayca bırakır;
bir takdir beklemediği için kötülenemez de.
Böylece öğretisi sonsuza dek sürer
ve kendisi en çok itibar edilenler içinde tutulur.
. Övgü Beklemeden
Aynı zamanda bilge de olan yetenekli kişi
alçakgönüllülüğünü koruyarak
rekabeti azaltır.
Çok şeye sahip olan;
ama sahip oldukları ile övünmeyen insan
(günaha) teşviki ve hırsızlığı azaltır.

Kun maailma puhuu kauneuden kauneudesta, silloin on rumuuskin samassa määritelty.
Kun hyvyys nähdään hyväksi, on pahakin heti selvänä.
Siten olevainen ja ei-olevainen kumpikin herättää toisen esiin; samoinkuin vaikea ja helppo, kaukainen ja läheinen, korkea ja matala, kimakka ja kumea, edellä kulkeva ja jälessä seuraava.
Viisas on ainoastaan tekemisissä sen kanssa, mikä on ennakkoluulotonta.
Hän opettaa käyttämättä sanoja; hän työskentelee ponnistamatta; hän valmistaa omistamatta; hän toimii etsimättä toiminnan hedelmiä; hän suorittaa työnsä valmiiksi ottamatta lainaa; ja kun ei hän väitä mitään omakseen, ei voi sanoa hänen milloinkaan menettävän mitään.

4. Tao Dipsiz Kuyusu

3. Ihmisten tyynnyttäminen

Tao’nun doğasında
biteviye kullanılsa da
kendini sürekli yenilemek var.
Ne taşmak ne de tam boşalmak...
İçindekilerin bir kadehten
dökülmesi gibi toprağa...
Bu yüzdendir ki
Tao enerjisi harcamakla suçlanamaz.
Henüz benliğini tam dolduramamış olanları
kaynağı sonsuz ana sütüyle besler.
Enerjinin bir parçası olabilmeleri için
hep yanı başlarında bekler.
Gereğinden fazla zorlarsan,
en müthiş bıçak bile körleşecek.
En iyi şekilde su verilmiş çelikten kılıçlar da
kayalar karşısında parçalanıp gidecek.
Kesmeye kalkarsan yüreğin iplerini,
yürek bile yalancı kesilecek.
Çaresizlik ona aslında hiçbir işe yaramayan,
akortsuz yalanlar söyletecek.
İşinin ehli kılıç ustalarının
tecrübeyle biledikleri
keskin kılıçlar gibi,
bilgelik de akılla birleşip
sağduyulu zekayı ışıldatacak.
Sabır en dolaşık ipleri bile düğümlerden kurtaracak,
çözümsüz görünen bütün sorunlar da
bir bir çözülecek.
Hepimiz birlik ve beraberlik içinde yaşayabiliriz,
aklıselim önderlerle beraber.
Hangimiz varlığımızın
bizden daha parlak bir kardeşin gölgesinde
farkına varmak isteriz ki...
Sadece kazanca yönelik değil,
anlamak ve anlatmak için çalışanlar
farkındalığa varacak.
Tao bir sır olmaktan çıkacak.

Kateus vältetään, kun ei tehdä eroa ihmisten välillä ansion nojalla.
Varkaus estyy, kun ei kalleuksiin panna arvoa.
Rauhaisana pysyy mieli, kun ei etsitä aistimien kiihdykkeitä.
Siten viisas hallitsee, vapauttamalla sydämensä himoista; antamalla vatsalleen tarpeeksi tyydytystä, lihaksilleen lepoa ja vahvistusta luillensa; varjelemalla maailmaa pahan tiedolta ja siten sen himoilta ja pelottamalla pahan tietäjiä sitä käyttämästä.
Ei-toimintansa kautta hän toimii ja siten hän kaikkia hallitsee.

5. Niyetsiz Akış (iyi-kötü)

4. Syytön

Tabiat kasıtlı hareket etmez,
bu yüzden de cömert olması beklenemeyeceği gibi,
hiçbir varlığa karşı bir kötü niyetinden de söz
edilemez.
Bu bağlamda Tao da aynen tabiat gibidir;
desek de
aslında
tabiat Tao’nun takipçisidir.
Bilge kişinin insanca edimlerinde bile
kasıt aranmaz bu nedenle.
Böylesine bir bilinçle hareket etmesinde
ahlakçılık gözetmeyen kaygısız bir yanı vardır.
Bilge; sükunetini korur.
Sözler ya da düşüncelerden etkilenmez onun huzuru,
hele ki yapmacıklı davranışlar, uzağından bile
geçemez...
Aynen dostlarına davrandığı gibi,
içinden geldiği gibidir tüm davranışları da.
Tutkudan arınmanın yoludur bu bilge için,
enerjiyi de biriktirmenin.

Tao on rajaton; sen syvyys on kaiken olevaisen alku.
Se tekee särmäiset kappaleet pyöreiksi; se saa aikaan järjestyksen epäjärjestyksestä; se pimentää loistavuuden, se on kokonaan hiljaa ja puhdas.
En tiedä, kuka sen synnytti. Se on vanhempi Jumalaa.

6. Tamamlanmak

5. Tyhjyyden arvo

Zihin de en az
korunaklı ve doğurgan bir vadi kadar
sakin ve derin.
Enerji ve sükunetin
her ikisi de şekilsiz geçtikleri gibi
duyusuz ya da akıl olmadan da bulunabilir ya
oysa her ikisi de
çevresiz gelir doğadan...
Akıl meditatif durumda
varoluşta farklılaşmaktan vazgeçmeye başlar.
olsa da olmasa da...
Olabileceğinden ya da dönüşemeyeceğinden
vazgeçer.
Ne kadar da hoş bu;
çünkü
farklı olmaktansa
bir olmak çok daha keyifli.

Ei taivas eikä maa tunne erityistä mieltymystä; ne pitävät kaikkia ihmisiä ja olioita pyhinä uhrikuvina.
Viisas ihminen ei tee mitään eroa; hän pitää kaikkia ihmisiä olioina, jotka ovat tehdyt pyhiä tarkoituksia varten.
Taivaallinen avaruus on kuin palkeet; vaikka se ei sisällä mitään kiinteätä, ei se milloinkaan sorru kokoon, ja mitä enemmän se joutuu liikkeeseen, sitä enemmän se synnyttää.
Mutta paisunut ihminen tyhjentyy pian.
Itsehillintää parempi ei ole mikään.

7. Işığı Saklamak

6. Olioiden alku

Tao yolunda yaşarken,
kendinin farkında olmak gerekli değildir.
Bu yaşam biçiminde öz vardır
ve aynı zamanda yoktur.
Ne bir varlık
ne de bir yokluk olarak
algılanır.
Bilge kişi benliğini bulmak için çabalamaz,
kendini algı ve düşünceye gösteren,
bulunabilecek her şeyi (zaten) bildiği için
benliğin kendisi ile yan yana olanı, hiçliktir.
Aklın parlak ışığını saklayarak bilge kişi
kendi benliği ile beraber olmaya devam eder,
onun farkında olmayı kesip ardında bırakarak.
Bağlantısız, kendi dış dünyası ile birleşmiştir.
Benliksiz olarak tamamlanmıştır.
Bu şekilde benliği güvencededir.

Kuten laakson virta, niin olevaisen perusolemuskin on kuivumaton.
Minä sanon sitä Äitisyvyydeksi.
Äitisyvyyden liikuntoa sanon taivaan ja maan synnyttäjäksi.
Ainiaan se pysyy, ja liikkuu ilman päämäärää.

8. Suyun Yolu

7. Valon salaaminen

Büyük iyiliğin su gibi olduğu söylenir.
Bilinçli bir çaba sarf etmeden yaşamı destekler.
Beslenme sağlayarak doğal olarak akar.
Arzulu insanın reddettiği
yerlerde bile bulunur.
Bu şekliyle
Tao’nun kendisi gibidir.
Su gibi bilge kişi de alçak gönüllü bir yerde yaşar.
Meditasyon içinde, arzusuz;
düşüncelilikte derin,
ilişkilerinde sevecendir.
Tao insanına konuşmasında içtenlik rehberlik eder.
Bir lider olarak adildir.
Yönetimde amacı yeterliliktir
ve süratin doğru olmasını temin eder.
Kendi çıkarına davranmadığı
ve de gereksiz çatışmaya yol açmadığı için,
doğru olarak değerlendirilir,
yoldaşlarına karşı davranışlarında.

Sekä taivas että maa pysyvät kauan aikaa.
Se mikä saattaa ne niin kestäviksi, on niiden välinpitämättömyys pitkästä elämästään.
Sentähden ne pysyvät.
Siten viisas, joka on itsestään välittämätön, kuitenkin on suurin ihmisten joukossa; ja vaikkei hän huolehdi itsestään, hän kuitenkin säilyy.
Hän on kaikkein epäitsekkäin ja sentähden – kaikkein paraimmassa turvassa.

9. Aşırılıklar Olmadan

8. Huokea luonto

Kolaydır fincanı tutmak,
taşacak kadar doldurulmadığında.
Bıçak daha verimlidir,
dayanabileceğinden çok tavlanmazsa.
Altın ve yeşimi korumak daha kolaydır,
itidalle sahip olunursa.
Unvan peşinde koşan kişi,
kendi düşüşünü davet eder.
Bilge kişi sessizce çalışır
ne övgü ne de şöhret arayarak.
Yaptığını doğal bir kolaylıkla bitirir
ve sonra dinlenir.
Tao’nun doğası ve yolu budur.

Suurin hyve on kuin vesi.
Vesi on kaikkeen hyvä.
Se pääsee pääsemättömimpiinkin paikkoihin vaivatta.
Sentähden se on Taon kaltainen.
Se on hyveellinen niinkuin sydän olemalla syvä.
Antamalla itsensä alttiiksi on sillä rakkauden hyve.
Se on hyveellinen kuin puhe olemalla luotettava.
Se on hyveellinen kuin hallitus puhdistaessaan ja järjestäessään.
Se on hyveellinen kuin palvelija kyvykkyydessään.
Se on hyveellinen kuin toiminta saapumalla aina oikeaan aikaan.
Ja koska se ei kilvoittele, ei sillä ole vihamiehiä.

10. Kara Aynayı Temizlemek

9. Yhdenvertaisuuden rakentamista

Birliği sağlamak erdemlidir.
Düşüncenin iç dünyası birdir,
eylemler ve şeylerden oluşan
dış dünya ile.
Bilge kişi
uyuyan bir bebek gibi nefes alarak
bunların ayrılığından kaçınır
ve bu sayede uyumu sağlar.
O, zihninin karanlık aynasını temizler,
öyle ki (artık) maksat olmadan yansıtır.
O, kendini plansızca idare eder
insanları severek ve onlara karışmayarak.
O, sahip olmadan geliştirir,
bu şekilde verim sağlar,
değişen gereksinimler karşısında
açık fikirli olur
ve arzu duymadan yaratır.
Geriden yöneterek,
yapılması gerekene icabet ederek,
mistik duruma
ulaşmış olduğu söylenir.

On parasta pidättäytyä rikkauden tavoittelemisesta.
Alituinen käytteleminen ja teroittaminen kuluttaa loppuun kestävimmänkin kappaleen.
Jos talo on jalokiviä täynnä, kuka niitä suojelee?
Rikkaus ja kunnia tuottavat huolta sekä ylpeyttä.
Vetäytyä takaisin, kun hyvä työ on tehty ja kunnia on lähestymäisillään, – kas siinä taivaan tie.

11. Var Olmamanın Yararlılığı

10. Mikä on mahdollista

Otuz kiriş bir tekeri oluşturabilir; ama
göbeğindeki boşluktur
tekere işlevsellik veren.
Çömlekçinin attığı kil değildir,
kaba kullanışlılığını veren;
ama şeklin içindeki boşluktur
kabın yapıldığı.
Kapı olmadan bir odaya girilemez
ve pencereler olmadan karanlıktır.
İşte budur var olmamanın yararlılığı.

Säilyttämällä luonnolliset ja henkiset voimansa ja hyveensä on mahdollista olla häviämättä.
Himoja hillitsemällä ja antamalla jalouden hallita on mahdollista pysyä lapsena.
Puhdistamalla sielun silmää epäpuhtaasta on mahdollista pysyä saastuttamattomana.
Ohjaamalla ihmisiä rakkauden avulla on mahdollista pysyä tuntemattomana.
Lakkaamatta käyttämällä taivaan portteja on mahdollista säilyä ruosteelta.
Olemalla kaikilta puolin läpinäkyvä on mahdollista vaeltaa huomaamattomana.
Tuoda esiin ja säilyttää, valmistaa omistamatta, toimia toivomatta palkintoa ja levittäytyä tuhlautumatta – tämä on korkeinta hyvettä.

12. Arzuların Bastırılması

11. Tyhjyyden hyöty

Görüş ile renkler görülebilir;
ama çok fazla renk bizi kör eder.
Sesin tınılarını yakalıyoruz.
Çok fazla ses bizi sağır edebilir
ve çok fazla lezzet tadımızı öldürür.
Spor için avlanıldığında ve zevk için
kovalandığında,
zihin kolayca karışabilir.
Kendi için hazineler toplayan kişi
daha kolay tedirgin olur.
Bilge kişi ihtiyaçlarını tatmin eder,
algısal ihtirasları yerine.

Vaununpyörän kolmekymmentä puolapuuta, jotka yhtyvät keskukseen, tekee hyödyllisiksi keskellä oleva läpi, missä tyhjyys vallitsee.
Savesta tehdyt astiat ovat hyödyksi onttoutensa tähden.
Ovet ja akkunat ovat rakennukselle hyödyksi, sentähden että ne ovat otetut seinästä pois.
Olevainen on siis ansiokas, mutta ei-olevainen on hyödyksi.

13. Sakin ve Hareketsiz

12. Ovien sulkeminen

Sıradan insan onur arar, onursuzluk değil.
Başarıya sevinir ve başarısızlıktan tiksinir.
Ölümden korkarken hayatı sever.
Bilge kişi bunları kabul etmez,
böylelikle hayatını basitçe yaşar.
Sıradan insan kendini evrenin
merkezi yapmanın yolunu arar.
Bilge kişinin evreni onun merkezindedir.
Dünyayı sever ve sakin kalır.
Başkalarını endişelendiren şeyler karşısında
tevazu ile davranır, ne hareket eder ne ettirilir,
ve böylece her şeyin korunmasında güvenilebilir.

Valo sokaisee ihmisen silmät; ääni tekee hänet kuuroksi; maku turmelee suulaen; metsästys tekee ihmisen villiksi; ja kalleudet koettelevat häntä.
Sentähden viisas pitää sielustaan huolta eikä aistimista.
Aistimensa hän laiminlyö, mutta sielun hän ottaa molempiin käsiinsä.

14. Gizem Deneyimlemek

13. Lankeemisen estäminen

Tao soyuttur ve bu sebepten
bir forma sahip değildir.
Ne yükselirken parlaktır ne de batarken karanlık.
Elle tutulamaz ve ses çıkarmaz.
Formsuz ya da suretsiz, varlıksız,
formsuzluğun formu, tanımların ötesindedir,
tarif edilemez ve anlayışımızın ötesindedir.
Hiçbir isimle çağrılamaz.
Önünde durduğunuzda bir başlangıcı yoktur;
takip edildiğinde bile bir sonu yoktur.
An itibarı ile (gerçekliği) vardır. Şu ana uygulayın,
onu iyi takip edin ve başlangıcına ulaşın.

Kunnia ja häpeä ovat yhtä pelottavia.
Onni ja onnettomuus ovat tekemisissä ruumiillisen personallisuuden kanssa.
Tämä on mitä kunniasta ja häpeästä sanotaan: häpeä on nöyryytystä, jota pelätään, olkoon se lähellä tai kaukana.
Siten kunniata ja häpeätä ei voi eroittaa pelosta, jota ne molemmat saavat aikaan.
Tämä on mitä onnesta ja onnettomuudesta sanotaan: ruumiillista personallisuutta vain onni ja onnettomuus kohtaavat ja sen kautta ne tulevat.
Sillä kuinka minä ilman ruumista voisin kärsiä onnettomuutta tai sen vastakohtaa?
Sentähden hyvän onnen sattuman kautta saattaa ihminen jonkun aikaa hallita maailmaa.
Mutta rakkauden voimalla saattaa hän hallita maailmaa ainiaan.

15. İnsanın İçindeki Tao’nun Tezahürü

14. Tyhjyyden ylistäminen

Eskilerin bilgesi bilgili ve akıllıydı;
kaledeki bir adam gibi, büyük dikkat gösterirdi,
tetikte, kavrayışlı ve uyanıktı.
Kendisi için hiçbir şey arzu etmeden
ve değişim adına değişim için
hiçbir arzuya sahip olmadığından,
eylemlerinin anlaşılması güçtü.
Uyanık olduğundan tehlike konusunda
korkuya sahip değildi;
mukabeleye hazır olduğundan korkuya
ihtiyacı yoktu.
Ziyaret eden bir misafir gibi kibar ve
bir bahar zamanı buzu gibi esnekti.
İstekleri olmadığından şiddetli arzu tarafından
dokunulmamıştı.
Kavrayışı ve gizemli bilgisinin ölçülemez derinliği,
başkalarının onun mütereddit olduğunu
düşünmesine sebep olurdu.
Kalbi saftı, kesilmemiş bir yeşim gibi,
çamurlu suyu kendi haline bırakarak temizlerdi.
Sakin ve aktif kalarak
yenilenme gereksinimini azaltırdı.

I. Tasaisuus on se, mitä ei voi nähdä sitä katsellessa.
H. Hiljaisuus on se, mitä ei voi kuulla sitä kuunnellessa.
V. Harvinaisuus on se, mihin ei voi koskea sitä yrittäessä.
Nämä kun ovat eroittamattomat toisistaan, voi niitä pitää ykseytenä – IHV=Tao.
Se ei ole valaistu ylhäällä eikä pimeä alhaalla.
Ääretön toiminnassaan, se on kuitenkin nimetön. Lähtien ulos se menee itseensä.
Tämä on ilmenemättömän ilmeneminen, ei-olevaisen muoto.
Tämä on mittaamaton mysterio. Sen edellä käytäessä, ei sen kasvoja näy; sitä seuratessa ei sen selkää huomaa.
Kuitenkin elämänsä ohjaaminen Taon vanhan tiedon mukaan on tien löytämistä.

16. Köke Geri Dönmek

15. Hyveen esittäminen

Sadece oluşun yoluyla
bulunabilir olmayış.
Toplum; doğal akış durumundan
kaos gibi görünen şeye değiştiğinde,
üstün insanın içsel dünyası
düzenli ve barış içinde kalır.
Durağan kalarak benliği bağlantısızdır.
Topluma geri dönüşünde yardımcı olur,
doğanın ve barışın yoluna doğru (gitmesine).
Anlayışın değeri açıkça görülebilir
kaos sona erdiğinde.
Tao ile bir olmak barış içinde olmaktır
ve onunla çatışma halinde olmak
kaosa ve bozulmaya götürür.
Tao’nun tutarlılığı bilindiğinde,
zihin onun değişim durumlarına açıktır.
Tao ile bir olduğundan, bilge kişi art niyet
taşımaz takipçilerine karşı.
Eğer insanların lideri olarak kabul edilirse
yüksek itibar görür.
Tüm hayatı boyunca, oluşta ve olmayışta
Tao onu korur.

Muinaiset viisaat olivat taidokkaita ihmeellisessä syvyyksien tuntemuksessaan.
He olivat syvyydessään mittaamattomat; niin syviä he olivat, etten voi nostaa heitä mieleni silmäin eteen.
He olivat varovaisia niinkuin sellainen, joka kulkee tulvavirran yli.
He olivat salaperäisiä, niinkuin se, joka epäilee kumppaneitaan.
He olivat varuillaan niinkuin se, joka matkustaa kaukana maastaan.
He olivat itseensä häipyviä niinkuin lumi, joka sulaa auringon paisteessa.
He olivat vaatimattomuudessaan niinkuin vastakaadetut puut.
He olivat alhaisia niinkuin laakso.
He olivat hämäriä, niinkuin mutainen vesi.
Mutta eikö ihminen voi saattaa mutaista vettä kirkkaaksi pitämällä sitä alallaan?
Eikö ihminen voi saattaa kuollutta kappaletta eläväksi uutterasti sitä liikuttamalla?
Ne, jotka seuraavat tätä Tietä (Taoa), eivät ole itseään täynnä, ja ollen kaikkea omaisuutta vailla he kasvavat vanhoiksi tarvitsematta tulla oman tyhjyytensä täyttämiksi.

17. İstisnai Liderlik

16. Kotiinmeno

Sadece en iyinin var olduğunu,
ondan sonra gelenin görülerek methedildiğini
ve bir sonrakinin hakir görüldüğünü ve ondan
korkulduğunu bilerek
insan, sonsuz olanı kavrayamaz.
Bilge, başkalarının onun kriterlerini
kendilerininmiş gibi kullanmasını beklemez.
Yönlendirilenler, ancak bilge liderin varlığını bilir.
O, gereksiz söz söylemeden hareket eder,
öyle ki insanlar,
“kendiliğinden oldu.” der.

Kun olette itsestänne tyhjentäneet kaiken, pysykää siinä, missä olette.
Kaikki oliot puhkeavat toimintaan sopusoinnussa ja minne näemme niiden palaavan?
Kukoistettuaan jonkun aikaa kaikki kuolee alas juuriinsa.
Tätä palautumista omaan alkuperäänsä sanotaan rauhaksi; se on antautumista välttämättömän valtaan.
Tätä antautumista välttämättömän valtaan sanotaan säilymiseksi.
Joka tuntee tämän säilymisen, nimitetään valistuneeksi.
Joka ei tunne tätä säilymistä, hän pysyy yhä kurjuudessaan.
Joka tuntee tämän säilymisen, on suuri sielultaan.
Joka on suuri sielultaan, hän on totuudessa luja ja järkähtämätön.
Ollen totuudessa luja, hän on kuningas.
Ollen kuningas, hän on taivaallinen.
Ollen taivaallinen, hän on Taosta.
Ollen Taosta, hän pysyy ainiaan; sillä vaikka hänen ruumiinsa häviää, ei hän kuitenkaan kärsi mitään pahaa.

18. Ahlakın Çürümesi

17. Luonnollisena oleminen

Tao’nun yolu unutulduğunda,
iyiliğin ve ahlakın öğretilmesi gerekir.
İnsanlar bilgelik ve iyilik taslamayı öğrenir.
Halk baskı altında olduğunda
sadık rahiplerin sıkça görülmesi gibi;
ebeveynlere hürmet ve sadakat,
ancak çekişme ve sürtüşme sonrası
insanların yaşamında sıkça ortaya çıkar.

Ihmiskunnan ensimäisenä aikana tunnustivat ihmiset hallitsijoitaan.
Toisena aikana he palvoivat heitä ja imartelivat heitä.
Kolmantena aikana he pelkäsivät heitä.
Neljäntenä aikana he halveksivat heitä.
Missä usko puuttuu, ei luottamus heräjä.
Kuinka varovaisia he olivat lausunnoissaan!
Tehtyään hyvän teon, sanoivat he: »Kuinka perin luonnollisia me olemme!»

19. Doğallığa Geri Dönüş

18. Paikkaamista

Kişinin sadece kendi hayatını yaşaması,
potansiyelini fark etmesi,
kutsanmayı arzulamaktan
daha iyidir.
Evlada yakışan hürmet ve sevgiyle yaşayan kişinin,
ahlaki eğitime ihtiyacı yoktur.
Kurnazlık ve çıkar terk edildiği zaman,
hırsızlık ve sahtekarlık ortadan kalkacaktır;
fakat ahlak ve nezaket ve hatta hikmet
kendi içlerinde yetersizdir.
Çok daha iyidir basitliğini görmek
ham ipeğin güzelliğinin ve
işlenmemiş taşın.
Kişinin kendisiyle bir olmasından
ve kardeşiyle bir olmasından.
çok daha iyidir;
kişinin Tao ile bir olması,
bensizliğini geliştirmesi,
arzularını bastırması,
isteği kaldırması
merhametli olmaktan!

»Kun suuri Tao on kadonnut, seuraa ihmisten kesken hyväntekeväisyys ja velvollisuus lähimmäistä kohtaan.»
Kun viisaus on yhtynyt kunniaan, on maailma täynnä pyytäjiä.
Kun perhesiteet ovat katkaistut, niin lasten velvollisuus ja vanhempien hemmoittelu astuvat niiden tilalle.
Kun kansassa paljon kiistellään, silloin »isänmaan ystävät» rehoittavat.

20. Sıradan İnsandan

19. Luontoon palaaminen

Farklı Olmak
Bilge kişi sıkça kıskanılır;
çünkü diğerleri bilmez
her
ne kadar Tao tarafından
besleniyor olsa da onlar
gibi o da ölümlüdür.
Bilgeliği arayan kişiye
öğüt güzelce verilmiştir:
Akademik yolları
bırakması
ve çabalamaya son
vermesi.
Bundan sonra
öğrenecektir evet ve
hayırın sadece idrak ile
farklılaştığını.
Bilge kişinin
avantajınadır
diğerlerinin
korktuklarından
korkmaması; fakat
diğerlerinin avantajınadır
ziyafetten kam almak
ya da yürüyüşe gitmek,
engellerden kurtulup
baharın yüksek
bahçelerinin arasında.
Bilge kişi bir bulut gibi
sürüklenir, belirli bir yeri
olmadan.
Yeni doğmuş bir bebeğin
gülümsemeden öncesi
gibi, iletişimi aramaz.
Gereksindiklerinden
fazlasına sahip
olanların gözlerinde,
bilge kişinin hiçbir şeyi
yoktur ve o bir aptaldır,
sadece Tao’nun
doğduğu şeylere kıymet
verir.

Jättämällä itsevanhurskautensa ja hylkäämällä oman viisautensa ihmiset suunnattomasti parantuisivat.
Kieltäytymällä hyväntekeväisyydestä ja »velvollisuudesta lähimäistä kohtaan» he voisivat palata luonnollisiin suhteisiinsa.
Jos hylätään etevyys ja luovutaan voitosta, niin ihmisten kesken ei enää ole varkaita.
Näiden kolmen asian[1] viljeleminen on rauennut tyhjiin, sentähden niiden pitäisi mennä takaisin sinne, mistä tulivat.
Ja te sitten, esiintykää luonnollisessa yksinkertaisuudessanne, pitäkää kiinni totuudesta, vastustakaa itsekkäisyyttä ja vapautukaa kunnianhimosta.

20. Sıradan İnsandan

20. Etäällä pysyttäytyminen

Farklı Olmak
Bilge kişi çoğu zaman
kıskanılır; çünkü diğerleri
bilmez ki Tao tarafından
büyütüldüğü halde o da
onlar gibi ölümlüdür.
Bilgeliği arayanlara
verilen tavsiye,
nazari yolları bırakmaları
ve çabalamaya son
vermeleridir.
Ancak o zaman evet ve
hayırın ayrımlandıktan
sonra ayırdına varıldığını
öğrenirler.
Bilge kişinin
menfaatinedir
diğerlerinin
korktuklarından
korkmaması;
ama diğerlerinin
menfaatinedir
ziyafetten zevk
alabilmeleri veya
yürüyüşe çıkabilmeleri,
bir mani olmadan,
taraçalanmış kırlarında
baharın.
Bilge kişi bulutlar gibi
sürüklenir, belli bir yeri
olmadan.
Daha gülümseye
başlamamış, yeni
doğmuş bir bebek gibi
kendini ifade etmeye
çalışmaz.
Gözlerinde
ihtiyacı olandan
fazlasına sahip olanların;
bilge kişi çulsuzdur ve bir
ahmaktır,
sadece Tao’nun
doğduğu şeye kıymet
Bilge kişi ikircikli gibi
görünebilir.
Ne parlak ne da açık
olduğundan ve
kendisine, bazen hem
anlayışsız ve zayıf,
kafası karışmış ve
utangaç görünür.
Gece içinde bir okyanus
gibi, durgun ve sessizdir;
ama bir kış rüzgârı kadar
nüfuz edicidir.
verir.
Bilge kişi muğlâktır.
Ne parlak ne de saf
olmadığı için ve
kendisine, bazen
hem donuk ve güçsüz,
hem de aklı karışmış ve
utangaç gözükür.
Geceleyin okyanus gibi,
huzurlu ve dingindir;
ama aynı anda kış
rüzgârı gibi yakıcıdır.

Jättäkää pois oppinne ja vapautukaa murehtimisesta; eroitus varmuuden ja epävarmuuden välillä ei ole niinkään suuri.
Auttavatko ne meitä eroittamaan hyvän ja pahan? Sillä eroituksista täytyy aina pitää tarkkaa lukua.
Mutta voi! ihmiset eivät koskaan vapaudu tyhmyydestään.
He ovat täynnä kunnianhimoa kuten läävän sonni on himollisuutta täynnä.
Minä olen yksinäinen ujoudessani, minä olen vailla kunnianhimoa, minä olen kehittymätön kuin pieni lapsi.
Minä olen ainoastaan orpo, eksynyt, koditon lapsi.
Kaikilla muilla on joukottain hyviä tavaroita, mutta minä olen kuin hyljätty.
Kuinka tyhmä ja yksinkertainen minä olen! Olen hämmästyksissä.
Kaikki muut säkenöivät nerollisuutta, minä olen yksinäni hämäryydessäni.
Ihmiset ovat täynnä arvostelua; minä yksin olen tylsä.
Minua viskataan ympäri kuin valtamerta; minä vyöryn enkä koskaan ole levossa.
Kaikilla on jotain tehtävää; minä yksin olen kykenemätön ja vailla ansiota.
Minä yksin olen vieraantunut ihmisistä, mutta minä riemuitsen äitini helmassa!

21. Tao’nun Özünü Bulmak

21. Tyhjä lähde

En büyük erdem Tao’yu izlemektir;
Nasıl da başarır hesapsız, kitapsız!
Tao’nun özü karanlık ve gizemlidir,
ne görüntüsü ne biçimi vardır.
Yine de varolmayışından
bulunur görüntü ve biçim.
Tao’nun özü derin ve dipsizdir,
yine de bilmeye çalışmamakla bilinebilir belki.

Suurin hyve on Taon yksinkertaisessa seuraamisessa.
Koskematon ja tutkimaton on Tao.
Koskematon, tutkimaton ja kuitenkin muotoja käsittävä.
Koskematon, tutkimaton ja kuitenkin olioita sisältävä.
Syvä ja hämärä se on, mutta silti sillä on olemus, todellinen olemus, jossa on yhtenäisyyttä.
Se on kaikissa olioissa niiden alusta saakka.
Kuinka minä tunnen olioiden alkuperän?
Tunnen Taon kautta.

22. Bütünlüğü Korumak İçin Boyun Eğmek

22. Pienten nostaminen

Boyun eğ ve bütünlüğü koru.
Eğilmek dik olmaktır;
boş olmaksa dolu.
Az şeyi olanların kazanacak çok şeyi vardır;
ancak çok şeyi olanlar
mal mülk yüzünden yanılabilirler.
Bilge her şeyi içine alanı kucaklar.
Kendinin farkında değildir, bu yüzden de parlar.
Kendini savunmayarak ayrıcalık kazanır.
Şöhret peşinde koşmayarak ikrar görür.
Yanlış iddialarda bulunmadığından tereddüt etmez.
Kavgacı olmadığından kimseyle arası bozulmaz.
Bu yüzdendir ki eskilerin bilgeleri şunu demiştir:
“Boyun eğ ve bütünlüğü koru;
yekpare ol, her şey sana gelecektir.”

Joka sopeutuu, hän säilyy loppuun asti.
Joka taipuu, hän ojentuu suoraksi.
Joka tyhjentää itsensä, hän täyttyy.
Joka kuluttaa itsensä loppuun, hän uudistuu.
Joka alentaa itsensä, hän ylenee.
Joka ylentää itsensä, hän alenee.
Sentähden Viisas riippuu yksinkertaisuudessa ja on kaikille esimerkkinä.
Hän ei ole itsekäs ja sentähden hän saa ylistystä.
Hän ei ole turhamainen ja sentähden hän on arvossa.
Hän ei ole ylpeä ja sentähden häntä kunnioitetaan.
Ja koskei hän kilpaile muitten kanssa, ei kukaan ole hänen vihamiehensä.
Vanha lause, »joka sopeutuu, hän säilyy loppuun saakka», ei totisesti ole turhaan sanottu.
Epäilemättä hän on menevä kotiinsa rauhassa.

23. Değiştirilemeyeni Kabullenmek

23. Yhtymättömyys

Doğanın yolu az söylemektir.
Yüksek rüzgârlar sakinleşir
akışın yön değiştirmesiyle
ve ender olarak sürerler tüm sabah
ne de sağanak tüm gün devam eder.
Bu nedenle, konuşurken
ayrıca hatırlayın
sessiz ve sakin olmayı.
Doğal yolu takip eden kişi
her zaman Tao ile bir olan kişidir.
Faziletli olan kişi fazileti deneyimleyebilir;
fakat doğal yolu kaybeden kişi
kendini kolayca kaybedebilir.
Tao ile bir olan kişi
doğa ile bir olan kişidir
ve fazilet, faziletli olan kişi için vardır.
Değiştirilemeyeni kabullenmek
arzunun geçip gitmesine izin vermektir.
Başkalarına güven duymayan kişinin
kendisine de güvenilmemelidir.

Hillitkää puhettanne ja säilyttäkää itsenne.
Pyörremyrsky ei kestä aamun yli eikä ankara sade päivän loppuun.
Kenellä on valta näitä toimittaa paitsi taivaalla ja maalla?
Ja jos taivas ja maa ei voi niitä kauaksi pitkittää, kuinka ihminen sen saattaisi tehdä?
Jos joku ihminen on kaikissa asioissa sopusointuinen Taon kanssa, niin hän sen sopusointunsa kautta yhtyy Taoon.
Hyveellinen ihminen yhtyy hyveeseen, paheellinen ihminen yhtyy paheeseen.
Joka yhtyy Taoon, hänet taoistit ottavat vastaan ilolla.
Joka yhtyy hyveeseen, hänet hyveelliset ottavat vastaan ilolla.
Mutta joka yhtyy paheeseen, häntä paheelliset iloisesti paheella palvelevat.
Sillä missä luottamusta puuttuu, siellä ei ole luottamusta vastassakaan.

24. Aşırılık

24. Kunnia, joka ei ole toivottava

Doğal sınırının ötesine
uzanan kişi,
sağlamca duramaz
yerin üstünde;
tıpkı
kaynaklarının ötesinde
bir hızla seyahat edenin
temposunu koruyamayacağı gibi.
Böbürlenen kişi
aydınlanmamıştır
ve kerameti kendinden menkul kişi
saygı görmez
değerli insanlardan;
böylece, hiçbir şey kazanmaz
ve itibarı lekelenir.
Çabalamak,
böbürlenmek ve tepeden bakmak
gereksiz özellikler olduğundan
bilge kişi bunları aşırılıklar olarak görür
ve onlara ihtiyaç duymaz.

Varpailla seisoessa ei voi pysyä alallaan.
Veljistään erilleen kulkiessa ei voi edistyä.
Itsensä näytteille pannen ei kukaan loista.
Itserakkaudella ei saavuteta kunnioitusta.
Itsensä ylistäminen ei ole ansiota.
Joka itsensä korottaa, ei seiso korkealla.
Sellaiset asiat ovat Taolle mitä hylkyruoka ja ulostukset ovat ruumiille. Kaikkialla niitä inhotaan.
Sentähden Taoa seuraava ihminen ei niihin takerru.

25. Tao’nun Yaratıcı Prensibi

25. Tyhjyyden käsittäminen

Yaratıcı prensip birleştirir
iç ve dış dünyaları.
Zamana ya da mekâna bağlı değildir,
her zaman durağan; fakat hareket halindedir.
Bu sebeple tüm şeyleri yaratır
ve bu yüzden
“yaratıcı ve tam” olarak isimlendirilir;
hareketi ve akışı sonsuzluğa uzanır.
Tao’yu büyük olarak tanımlarız;
evreni büyük olarak tanımlarız;
doğayı da büyük olarak tanımlarız
ve insanın kendi de büyüktür.
İnsanın yasaları doğa yasalarını izlemelidir,
doğanın, Tao’yu izleyen
evrensel yasayı takip ederken
fizik yasalarını oluşturması gibi.

Ennenkuin taivas ja maa olivat, oli luonnossa alkuolemus.
Se oli selkeä, se oli mittaamaton.
Se oli itseolevainen, se oli yhtenäinen.
Se oli kaikkialla eikä se sietänyt rajoja.
Sitä täytyy pitää kaikkiallisena Äitinä.
Sen nimeä en tiedä, mutta sanon sitä Taoksi.
Jos minun täytyy sitä määritellä, niin sanon sitä rajattomaksi.
Kun se on rajaton, sanon sitä käsittämättömäksi.
Kun se on käsittämätön, sanon sitä luoksepääsemättömäksi.
Kun se on luoksepääsemätön, sanon sitä kaikkiallaolevaksi.
Tao siis on ylhäinen, taivas on ylhäinen, maa on ylhäinen, kuningas on ylhäinen.
Kaikkeudessa on neljä lajia ylhäisyyttä ja niiden johto on yksi.
Ihmistä johtaa maa, maata johtaa taivas, taivasta johtaa Tao, ja Taoa johtaa se itse.

26. Orta Noktada Olmak (Dengeyi Bulmak)

26. Arvokkaisuuden hyve

Doğal yol bilge kişinin yoludur.
İkamet ederken hizmet etmek,
kendi içinde derinlerde merkezini bulmaktır,
evde ya da seyahat halindeyken.
Uzaklara seyahat etse bile
o, ayrı değildir
kendi gerçek doğasından.
Doğal güzelliğin farkındalığını korurken
o hala kendi amacını unutmaz.
Büyük bir malikânede ikamet ediyor olsa bile,
basitlik onun rehberi olarak kalır;
tamamen farkında olduğundan, onu kaybederse
köklerinin de yok olacağından.
Bu suretle rahatsız değildir
doğal yolu kaybetmemek için.
Benzeri şekilde insanların lideri de
rolünde ciddiyetsiz ne de rahatsız değildir,
çünkü bunlar kaybına sebep olur
liderliğin köklerinin.

Keveys perustuu painoon, liikunto perustuu lepotilaan.
Sentähden viisas ei koskaan kadota arvokkaisuuttaan, vaan säilyttää rauhansa päivästä päivään.
Vaikka hänelle kuuluisi loistavia palatseja, asuisi hän niissä rauhallisesti ja kiintymättä niihin.
Voi, että kuningas, monen vaunun herra, käyttäytyy kevytmielisesti keskellä valtakuntaansa!
Kevytmielisyydellä hän kadottaa kansansa luottamuksen ja epävakaisuudella valtakuntansa.

27. Tao’yu İzlemek

27. Taitavuuden hyöty

Bilge kişi doğal yolu izler,
kendisinden gerekli olanı (bekleneni) yaparak.
Tecrübeli bir iz sürücü gibi
hiçbir iz bırakmaz.
İyi bir hatip gibi, konuşması akıcıdır;
hata yapmaz, böylece çeteleye ihtiyaç duymaz.
Kilide ihtiyaç duymayan iyi bir kapı gibi,
kendisinden gerektiğinde açıktır.
ve diğer zamanlarda kapalı;
İyi bir bağ gibi, güvenilirdir,
sınırlara ihtiyaç duymadan.
Faziletin örnekten büyüyeceğini bilerek,
(ki) bu bilge kişinin öğretim yoludur,
durup dinleyen hiç kimseyi geri çevirmez.
Böylece, bilge kişinin tecrübesinden,
herkes öğrenebilir ve yarar sağlayabilir.
Öğretmen ve öğrenci arasında karşılıklı doğal bir
saygı vardır,
zira, saygı olmadan, karışıklık olur.

Hyvä kävelijä ei jätä tomua jälkeensä.
Hyvä puhuja ei saa aikaan väittelyä.
Hyvä laskija ei tarvitse laskupuikkoja.
Hyvä säilyttäjä ei tarvitse lukkoja eikä salpoja, eikä kukaan voi avata hänen jälkiänsä.
Hyvä sitoja ei tarvitse köyttä, eikä kukaan voi irroittaa hänen jälkiänsä.
Viisas mies on toisten ihmisten vakava ja hyvä auttaja eikä hän hylkää ketään.
Hän on alinomainen hyvä pelastaja. Hän ei halveksi tai vihaa ketään.
Hänen järkensä on kaikkikäsittävä.
Hyvät ihmiset opettavat toisiaan ja pahoja ihmisiä he käyttävät aineksinaan.
Joka siis ei kunnioita opettajaansa eikä pitele aineksiaan hyvin, hän on vielä hairauksessa, vaikka häntä sanottaisiin viisaaksi.
Tämä on yhtä tärkeätä kuin kummallista.

28. Bütünlüğü Unutmamak

28. Lapseksi tuleminen

Yaratıcılığı geliştirirken,
algılamayı da besleyin.
Bir çocuğunkine benzer zihni unutmayın,
su gibi akan.
Herhangi bir şeyi dikkate alırken,
karşıtını kaybetmeyin.
Sonluyu düşünürken,
sonsuzluğu unutmayın.
Onurlu davranın; ama alçakgönüllülüğü koruyun.
Tao’nun yoluna uygun davranarak
başkaları için bir örnek olun.
Bütünlüğünü koruyarak
iç ve dış dünyaların,
gerçek kişilik sürdürülebilir
ve iç dünya verimli hale getirilir.

Joka ollen mies, pysyy naisena, hän tulee kaikkeuden kanavaksi. Kun hän on kaikkeuden kanava, ei ikuinen hyve häntä koskaan jätä.
Hän tulee uudestaan pieneksi lapseksi.
Joka tultuaan valoon pysyy hämäryydessä, hän tulee kaikkeuden malliksi.
Hänen ollessaan kaikkeuden malli, ei ikuinen hyve häntä sivuuta.
Hän palaa takaisin kaikkitäydellisyyteen.
Joka tuntien kunnian samalla jatkaa nöyryydessä olemistaan, hän tulee kaikkeuden laaksoksi.
Hänen ollessaan kaikkeuden laakso täyttää hänet ikuinen hyve. Hän palajaa ensimäiseen olemukseen.
Ensimäinen olemus on se, mikä moninaisuudessa saattaa aikaan lukemattomat asiat.
Viisas mies käsittää sen ja tulee hallitsijoista viisaimmaksi.
Vapaamielinen hallitus on sellainen, mikä ei halveksi eikä loukkaa ketään.

29. Eylemsizlik

29. Toimettomuus

Dış dünya narindir,
onun doğallığına burnunu sokan
kendine zarar vermeyi göze alır.
Onu yakalamaya çalışan
böylece yitiriverir.
Her şey değişir, doğaldır;
bazen zamanından ileri, bazen de geri olmaktan.
Zamanlar vardır nefes almanın bile
zor olabildiği.
Ne var ki doğal olan kolaydır.
Kişi kimi zaman güçlü,
kimi zaman zayıftır,
kimi zaman hasta,
kimi zaman birinci,
bazen de takipçi.
Bilge uğraşmaz
dünyayı zorbalıkla değiştirmeye,
zira bilir ki zorbalığın sonucu yine zorbalıktır.
Uçlardan ve aşırılıklardan uzak durur;
ama tuzu kuru da olmaz.

Kun ihminen, joka tahtoo parantaa maailman, ottaa sen käteensä, niin minä ymmärrän, ettei siitä tule loppua.
Henkisiä astioita ei voida maailmassa muodostaa.
Joka tekee, hän hävittää.
Joka tarttuu, hän menettää.
Sillä välttämättä jos yksi edistyy, niin toinen jää jälkeen; jos yksi leimahtaa kuumaksi, niin toinen käy kylmäksi; jos yksi vahvistuu, niin toinen heikkenee; jos yhtä autetaan, niin toista pilataan.
Sentähden viisas jättää kaiken kiihkon, kevytmielisyyden ja prameuden.

30. Şiddete Karşı Bir İhtar

30. Taistelusta väistyminen

Tao’nun yolunda rehberlik ederken,
kuvvet kullanımından nefret et.
Bu, direnişe ve kuvvet kaybına yol açtığından,
Tao’nun iyi takip edilmediğini gösterir.
Sonuçlara ulaş; fakat şiddet yoluyla değil,
hem doğal yola aykırı olduğu
ve hem diğerlerine hem de kişinin benliğine zarar
verdiğinden.
Büyük bir savaşın canlanışında hasat yok edilir
ve bir ordunun uyanışında tarlalarda yabani otlar
büyür.
Bilge lider sonuçlara ulaşır;
ama onlarla şan kazanmaz;
zaferleri ile gururlanmaz
ve onlarla böbürlenmez.
Bilir ki böbürlenmek doğal yol değildir
ve bilir ki yola karşı giden kişi,
çabalarında başarısız olacaktır.

Joka antaa apua kuninkaalle Taon kautta, hän saa kansan alistumaan aseita käyttämättä. Aseiden käyttö on oma kostonsa.
Okapensaita ja orjantappuroita rehoittaa siinä, missä legioonat ovat majailleet.
Huonot vuodet seuraavat liikkuvien armeijain kintereillä.
Hyvä sotamies on urhoollinen, kun asema vaatii, mutta hän ei pane itseään alttiiksi vallan vuoksi.
Urhoollinen hän on, kun tilaisuus vaatii, mutta hän ei sorra.
Urhoollinen hän on, kun tilaisuus vaatii, mutta hän ei kerskaile.
Urhoollinen hän on, kun tilaisuus vaatii, mutta hän ei ole ylimielinen.
Urhoollinen hän on, kun tilaisuus vaatii, mutta hän ei ole halpamainen.
Urhoollinen hän on, kun tilaisuus vaatii, mutta hän ei kiivastu.
Oliot vanhentuvat liiallisen käytön kautta. Tätä sanotaan ei-Taoksi.
Mikä on ei-Tao, se piankin joutuu hukkaan.

31. Barışı Sürdürmek

31. Sodan lopettaminen

Savaş silahları korkunun araçlarıdır
ve Tao’yu takip edenler tarafından tiksinilirler.
Doğal yolu takip eden bir lider,
onlara katlanmaz.
Savaşçı kral sağına doğru eğilir,
generallerinin nasihatlerinin geldiği yöne.
Fakat barışçı kral soluna bakar,
barış zamanı danışmanının oturduğu yere.
Ne zaman baksa sola, barış zamanıdır
ve sağa, üzüntü zamanı.
Savaş silahları korkunun araçlarıdır
ve tercih edilmezler,
onları sadece başka bir seçenek olmadığında
kullanan bilge kişiler tarafından.
Barış ve huzurun kalplerine aziz olduğu,
ve zaferin onlara sevinç getirmediği.
Zaferde sevinmek öldürmekten zevk almaktır.
Öldürmekten zevk almak öze sahip olmamaktır.
Savaşı yönetmek bir cenazeyi yönetmek gibidir.
İnsanlar öldürüldüğünde, bu bir matem zamanıdır.
İşte bu nedenden zafer kazanılan bir savaş bile
sevinç duymadan incelenmelidir.

Aseet, olkoot kuinka koreat, eivät ole onnen lähteitä, vaan kaikkien pelkäämiä.
Sentähden Taon mies ei oleskele siellä, missä sellaisia on.
Kunnon ihminen asettaa kotonaan kunniapaikan vasemmalle puolelleen; mutta sotilas taisteluun mennessään antaa kunniata oikealle puolelleen.
Sillä aseet ovat pahanenteisiä kappaleita ja valistunut mies ei niitä käytä, paitsi kun hän ei muuta voi.
Hänen suuri halunsa on rauha eikä hän riemuitse voitosta.
Voiton ilo on ilo ihmiselämän menettämisestä.
Joka iloitsee verenvuodosta, ei kelpaa maata hallitsemaan.
Kun rauha ja ilo on maassa, pidetään vasenta puolta arvossa, mutta kun käy huonosti, annetaan oikealle kunnia.
Kenraaliadjutantti on sentähden vasemmalla puolella, mutta pääkenraali oikealla.
Minä käsitän, että tämä on samanlainen tapa kuin hautajaisissa käytetään.
Joka on tilaisuudessa tappamaan monta ihmistä, hän on syynä syvään suruun ja kyyneleihin.
Sentähden voittoisa sotajoukko noudattaa hautajaissaaton järjestystä.

32. Eğer Tao Gözlenebilseydi

32. Järkevä hyve

Tao sonsuzdur; ama şöhretli değildir.
İşlenmemiş bir taş gibi, kıymeti küçük görülür,
insan için değeri tüm ölçülerin ötesinde olduğu
halde.
Tanımlanabilir olsaydı, kullanılabilirdi.
Anlaşmazlıkları ve Tao’nun yolunu
öğretmek gereksinimini ortadan kaldırmak için;
tüm insanlar Tao’nun barışını kabul eder.
Tatlı çiğ dünyayı beslemek için inerdi,
Tao bölündüğünde.
O zaman ihtiyaç vardır isimlere;
çünkü oyulmuş taş gibi
parçaları artık görünür olurdu.
Zamanında durdurarak
eziyet etmeyi ve çatışmayı
didişme boşa çıkarılır ve tehlikeden kaçınılır.
İnsanlar bundan sonra Tao’nun bilgeliğini arar,
tıpkı tüm nehirlerin büyük denize dökülmesi gibi.

Ehdottomalla Taolla ei ole nimeä.
Mutta vaikka se on näin vähäarvoinen alkuperäisessä yksinkertaisuudessaan, ei maailma uskalla sitä halventaa.
Jos kuningas voisi pitää sitä kädessään, niin maailma vapaaehtoisesti alistuisi hänelle.
Taivas ja maa tekisivät liiton häntä elättääkseen.
Ilman pakoitusta ihmiset rauhassa menisivät omille luonnonomaisille paikoilleen.
Jos hän järjestäisi niitä arvonimien ja nimitysten avulla, niin hän hankkisi itselleen nimen.
Mutta jos hän tekee viisaasti, jättää hän nimen ja välttää siten luokittelun pahan.
Tao on maailmalle mitä virrat ja laaksot ovat suurille joille ja järville.

33. Güç Olmadan: Yok Olmadan

33. Hyveen eroittaminen

Bilgi genellikle
başkalarını bilmenin sonucudur;
fakat uyanmış insan,
işlenmemiş taşı görmüştür.
Diğerleri güç ile ustalaşmış olabilir;
ancak kişinin kendi benliğinde ustalaşması
Tao’yu gerektirir.
Birçok maddi şeyi olan kişi,
zengin olarak tanımlanabilir;
ama sahip olduklarının yeterli olduğunu bilen kişi
ve Tao ile birlikte olan,
maddi şeylere yeterince sahip olmuş olabilir
ve ayrıca kendi özüne de sahiptir.
İradenin gücü sebat getirebilir;
ama dayanmak için sükûnete sahip olmak
tüm günler için korunmadır.
Fikirleri dünyada kalan kişi
tüm zamanlar için mevcuttur.

Viisas on, ken tuntee muut.
Joka tuntee itsensä, on valistunut.
Vahva on, ken voittaa muut.
Joka voittaa itsensä, on mahtava.
Rikas on, ken hyvin tyytyy.
Jolla on päämäärä, hän kävelee lujaan.
Joka täyttää paikkansa, pysyy turvallisena.
Joka kuolee turmeltumatta, saavuttaa kuolemattomuuden.

34. Çabalamadan

34. Täydellinen tila

İstisnasız tüm şeyler,
doğal yola uygun davranmalıdır,
kendi amacını sessizce
ve hak iddia etmeden gerçekleyen.
Doğal düzenin bir tezahürü olmak,
herhangi bir şeyin yöneticisi olmak değildir;
fakat onlara yaşam verenin “kaynağı” kalmaktır.
Görülemez; bir amacı yoktur;
fakat tüm doğal şeyler onun varlığına güvenir.
Tüm şeyler ona döndüğünde,
o onları köleleştirmez.
Öyle görülmezdir ki büyüklüğü galip gelir.
Kendine Tao’yu model alan,
bilge olan kişi, çabalamaz;
fakat başardığı ile yetinir.

Mahtava Tao tunkee kaiken läpi.
Se on samalla aikaa tällä puolen ja tuolla puolen.
Kaikki elävät olennot riippuvat siitä ja ovat sen alaisia.
Se työskentelee, se lopettaa eikä tunne ansion nimeä.
Rakkaudessa se työskentelee eikä vaadi itselleen etevyyttä siinä.
Se ei tiedä kunnianpyynnöstä eikä himosta.
Se voidaan panna alhaisimpain olioitten joukkoon.
Kaikki oliot palaavat siihen lopulta eikä se kasva sen kautta.
Se voidaan mainita suurimpain asioitten joukossa.
Täten viisas lakkaamatta pidättäytyy arvioimasta itseään korkeaksi ja saavuttaa sentähden suuruuden.

35. İyiliksever Ev Sahibi

35. Hyvyyden hyve

Bilge kişi Tao ile birlikte davranır,
barışın burada bulunduğunu bildiğinden.
Aranıyor olması da bu sebepledir.
Konuklar, iyiliksever ev sahibi tarafından sağlanan
iyi müzik ve yemeğin tadını çıkarırken
Tao’nun tanımı şekilsizmiş gibi görünür,
duyulamaz ve görülemez olduğundan.
Ancak ne zaman ki yemek ve müzik sona erer,
Tao’nun tadı baki kalmaya devam eder.

Ota omaksesi Taon suuri aate ja koko maailma liittyy sinuun.
Se liittyy sinuun eikä loukkaannu, sillä se saa levätä ihmeellisessä rauhassa.
Missä on juhlimista, siihen matkamies pysähtyy.
Mutta Tao on suulaelle laimea ja mauton.
Sitä katsellessa ei nauti silmät.
Sitä kuunnellessa korva ei kiinny.
Mutta käytännössä sen hyöty on tyhjentymätön.

36. Üstesinden Gelmek

36. Salattu suostumus

Büyüyen şeyler aynı zamanda küçülebilir;
güçlü olan, bir gün güçsüzleşir;
yüreği kabaran, sonra kederlenir
ve her insanın vermeye olduğu kadar,
almaya da ihtiyacı vardır.
Bu, Tao’nun yöntemidir.
En büyük balık gölün dibinde yaşar
ve bir ülkenin en iyi silahları
kuytuda kilitli tutulmalıdır.
Uysal ve nazik olan,
sert ve güçlünün üstesinden gelebilir.

Kun luonto aikoo poistaa jotakin, silloin se ensin varmasti sitä kasvattaa.
Kun se aikoo heikentää, se ensin vahvistaa.
Kun se aikoo alentaa, se ensin varmasti koroittaa.
Kun se aikoo riistää, se ensin varmasti lisää.
Tätä minä sanon salatuksi suostumukseksi.
Hiljainen ja heikko voittaa kovan ja väkevän.
Kuten kala ulkona vedestä on vaarassa, siten valtio on vaarassa, kun sen sotavarustukset paljastetaan kansalle.

37. Liderliğin Uygulanması

37. Hallitustaito

Doğanın yolu planlı değildir,
buna rağmen gereken hiçbir şey
yapılmadan bırakılmaz.
Doğayı izlemekte olan, bilge lider bunu bilir
ve arzuyu nesnellikle değiştirir.
Böylece, aksi halde harcanacak olan bu
boşa harcanmamış enerjiyi korur.
Bilge lider bilir ki
eylemleri
zorlama enerji kullanılmadan olmalıdır.
O bilir ki fazlası
hala gerekmektedir;
zira ayrıca bilir ki
bir maksada sahip olmaksızın
planlı bir amacı olmadan
hareket etmelidir.
Bir amaca yönelmeden hareket etmek,
kendini bir yöne zorlamadan hareket etmektir.
Doğanın yaptığı da
Tao’nun yolu da budur.
nb: Bu bölümün İngilizcesinde geçen contrive
kelimesini bazen plan bazen de zorlama anlamında
kullandım ve o şekilde çevirdim. Aslında “önceden
planlanarak yapılan hareketlerin sonucu” anlamına
geliyor.
Bu bölüm için ayrıca (bkz: wu wei)

Tao pysyy rauhallisena eikä kuitenkaan jätä mitään tekemättä.
Jos hallitsija tai kuningas voisi pitää siitä kiinni, niin kaikki asiat itsestään paranisivat.
Jos paranemisen ohella vielä syntyisi himoa, niin minä sen kukistaisin sanomattomalla yksinkertaisuudella.
Sanomaton yksinkertaisuus poistaisi himon ja rauha palaisi taas.
Siten maailma syntyisi uudestaan.

38. Ululuğa İlişkin

38. Hyveestä

Gerçekten iyi bir insan
yaptığı iyiliklerden bihaberdir.
Bir budalaysa, tam tersine,
sürekli iyi olmaya çabalamalıdır.
İyi bir insan az şey veya hiçbir şey
yapmıyor gibi görülür;
ama gene de hiçbir şeyi yapılmamış
bırakmaz.
Budala her zaman gayret eder,
gene de çoğu şeyi yarım bırakır.
Gerçekten bilge ve alçakgönüllü olan
yapılacak iş bırakmaz;
ancak kendi ülkesinin kanunlarına göre hareket
ederek işleri yarım bırakabilir.
Bir işi halletmek isteyen terbiyeci
kollarını sıvar ve şiddet uygular.
Bilinen yoldan sapıldığında iyilik baki kalabilir
ve iyilik unutulduğunda nezaket hala var olabilir.
Öyle olur ki insanlar birbirine nazik
davranmadığı halde adalet hala yaşar,
kaybolsa bile adetleri kalır.
Bununla birlikte, adet bir dogma olarak
yerine getirilebilir ve bir
karışıklığın, hatta bir kehanetin başlangıcı
olabilir ve
bunlar Tao’nun çiçekli tuzakları
ve büyük bir akılsızlığın başlangıcıdır.
Gerçekten ulu olan yüzeyde değil,
onun altında yatanda yaşar.
Derler ki ilgisi çiçekten çok meyveyedir.
Herkes aradığının ne olabileceğine karar
vermelidir,
yaz olgunluğuna daha önce ulaşan
çiçekli tuzak mı,
yoksa altındaki meyve mi?

Ylhäistä hyvettä ei hyveenä tunnusteta ja sentähden se on hyveen oikea olemus.
Alemmalla hyveellä on hyveen leima ja sentähden siltä puuttuu sen olemus.
Ylhäinen hyve on itsestääntuleva eikä pyydä kunniaa.
Alempi hyve on vehkeilevä ja vaatii tunnustusta.
Korkeampi hyväntahtoisuus toimii pyytämättä itselleen kunniaa.
Korkeampi oikeus toimii, mutta sillä on myöskin vaatimuksia.
Alempi hyödynetsintä on vehkeilevä ja sentähden sitä ei kukaan kunnioita.
Sentähden se paljastaa käsivartensa ja ponnistautuu väkivallalla.
Siten tapahtuu, että kun Tao on kadonnut, hyve astuu sen tilalle.
Kun hyve on kadonnut, astuu hyväntahtoisuus sen paikalle.
Kun hyväntahtoisuus on kadonnut, astuu oikeus sen paikalle.
Kun oikeus on kadonnut, astuu hyödynetsintä sen paikalle.
Mutta hyödynetsintä on ainoastaan oikean ja toden varjo ja on hämmennyksen enne.
Pintapuolinen hyve on ainoastaan Taon kiiltokuva ja hullu käyttää sitä hyväkseen.
Sentähden todella suuri mies laskee perustuksensa vakavalle pohjalle eikä antaudu varjon varaan.
Hän pysyy todellisessa ja välttää kiiltokuvan.
Toisen hän hylkää ja toiseen hän tarttuu molemmin käsin.

39. Yeterlilik ve Dinginlik

39. Lähteen perilla

Tao adı verilen prensipten;
gökyüzü, yeryüzü ve yaratıcılık tektir.
Gökyüzü berrak, yeryüzü sağlamdır,
ve iç(sel) dünyanın ruhu tamdır.
Toprağın hükümdarı bütün olduğunda,
ülke de güçlüdür, canlı ve iyidir
ve insanlar yeterlidir
dünyevi ihtiyaçlarını karşılamakta.
Gündüz zamanı gökyüzü karanlık olduğunda
ve gece gibi kapandığında,
ülke ve onun insanları
muhakkak ki çok acı çekeceklerdir.
Dünyayı dolduran çiğin sağlamlığı
ona onun yaşamını verir;
iç(sel) dünyanın enerjisi
onun gücünün eksilmesini engeller;
onun doluluğu kurumasını engeller.
Tüm şeylerin gelişmesi
onların ölümünü engeller.
Liderin işleri
nüfusun refahını sağlamalıdır.
Bunun için denir ki
...“Alçakgönüllülük köküdür
...büyük asaletin;
...alçak, bir temel oluşturur
...büyük için
...ve prensler kendilerinin
...değerinin az olduğunu düşünürler.”
Bundan dolayı her biri tevazuya güvenir;
çok fazla başarı sahibi olmanın bir avantajı yoktur,
yeşim çanlar gibi yüksek sesler çıkarmayın,
ne de taş ziller gibi takırdamayın.

Muutamat asiat ovat, ykseyden kautta, säilyneet ammoisista ajoista, nimittäin:
Taivaan läpikuultavuus;
Maan vankkuus;
Henkien ruumiittomuus;
Laaksojen vesiperäisyys;
Kaikkien luotujen elämä;
Kuninkaitten ja ruhtinaitten ylevyys.
Kaikki nämä säilyvät ykseyden kautta.
Taivas, jollei sillä olisi tätä läpikuultavuuttaan, olisi vaarassa tulla pimitetyksi. Maa, jollei sillä olisi tätä vankkuuttaan, olisi vaarassa raueta tyhjiin.
Henget, jolleivät olisi näin ruumiittomia, olisivat vaarassa kuolla.
Laaksot ilman tätä vesiperäisyyttään olisivat vaarassa tulla hedelmättömiksi.
Kaikki luodut olisivat vaarassa hävitä, jollei niillä olisi tätä elinvoimaa.
Ruhtinaat ja kuninkaat ilman tätä kunniatansa ja suuruuttansa olisivat kukistumisen vaarassa.
Täten näemme kunnian johtuvan siitä, mikä on erityisyyttä vailla, ja suuruuden perustuvan siihen ja pysyvän pystyssä sen kautta, millä ei ole merkitystä.
Tämän johdosta sanovat ruhtinaat ja kuninkaat itseään »orvoiksi», »eristetyiksi» ja »pyörättömiksi vaunuiksi».
Eivätkö he siten tunnusta, että heidän ylemmyytensä nojautuu ja perustuu heitä alempana oleviin?
Kuka voi sitä kieltää?
Epäilemättä pyörätön vaunu ei ole mikään vaunu!
Kovaa on ihmiselle olla eristettynä, mutta kovaa on myös jalokivelle kadota ihmisjoukkoon kuin mikä tavallinen kivi hyvänsä.

40. Varlık ile Yokluk

40. Työstä kieltäytyminen

Doğanın işleyişi
döngüseldir ve geri dönüşlüdür.
Doğanın yolu teslimiyettir;
çünkü kendini teslim etmek “olmak” demektir.
Her nesne varlıktan gelir,
varlık ise yokluktan gelir.

Taon tie käy taaksepäin.
Taon ominaisuus on lempeys.
Kaikki maailmankaikkeudessa johtuu Taon olemassaolosta, mutta Taon olemassaolo sen olemattomuudesta.

41. Benzerlik ve Farklılık

41. Samanlainen ja erilainen

Tao’yu dinlemede,
arif olan öğrencinin işi çalışkanlıktır;
vasat öğrenci hatırına geldikçe bu çalışkanlığa
katılır;
akılsızın ki ise bunlara gülmektir.
Ama aklımızdan çıkarmayalım ki
ani kahkahalar olmazsa,
o iş doğal olmaz.
O yüzden derler ki:
“An olur aydınlık bile göze karanlık görünür;
ilerleme göze gerileme görünür;
kolaylık göze zorluk görünür
ve değer de göze boş, yetersiz, güçsüz görünür;
an olur pak olan göze kirli görünür
ve hatta gerçek göze yalan görünür
ve karenin köşeleri varmış görünür;
büyük itibar fayda etmez olur,
en tiz nota işitilemez olur;
biçimli göze biçimsiz görünür
ve doğanın yolu insanın görüş alanından
çıkmış olur”.
İşte bu anlarda dahi,
her şeyin gereğinin yapılabileceğinden,
umudunu kesmez doğa.

Kun viisas kuulee Taosta, seuraa hän sitä.
Kun tavallisella älyllä varustettu kuulee siitä, pysyy hän siinä ajan ja kadottaa sen pian.
Kun hullu mies kuulee siitä, niin hän vain nauraa sille.
Jolleivät sellaiset ihmiset pitäisi sitä pilkkanaan, ei sitä kunnolla voisi sanoa Taoksi.
Sentähden, niinkuin runoniekat sanoisivat:
Joka Taon seurassa loistaa, hän katoaa varjoon,
Hänen tiensä Taossa taaksepäin kulkee,
Ja kaikki hänen toimensa ovat hämäriä.
Korkeimmalla hyveellä ei ole nimeä,
Himmeältä näyttää suurin puhtaus,
Todellinen viisaus epävarmimmalta,
Synnynnäinen hyve ihmeellisimmältä.
Kauimmin kestää muuttumaton muutos,
Suorakulmaisuus ei kulmia tee.
Suurinta venettä ei kukaan voi vyöttää.
Kovinta ääntä ei koskaan ole kuultu.
Suurin olio ei pukeudu muotoihin.
Sillä Tao on salattu ja nimetön, mutta se on hyvä alussa ja lopussa.

42. Tao’nun Dönüşümleri

42. Taon muutokset

Tao, adından önce de vardı
ki adından zıtları türeyip,
üç kısma ayrıldı
ve sonra da pek çok isme.
Bunlar birbiriyle kavuşurlar,
kendi içlerinde uyuşurlar
ve böylece bir olmakla
insanın iç dünyasını oluştururlar.
Hiç kimse başkasının gözüne
değersiz görünmek istemez.
Ancak bilge önder kendini öyle tarif eder;
çünkü bilir ki kişi yenilerek yenebilir
ve yenerek yenilebilir
ve bilir ki şiddet yanlısı kişi
asla eceliyle ölmez.

Taosta valui ulos Yksi.
Yhdestä syntyi Kaksi.
Kahdesta syntyi Kolme. Ja Kolmesta ovat johtuneet kaikki oliot.
Kaikkien olioitten takana on ilmenemätön ja edessä ilmennyt.
Niitä yhdistää aineeton hengitys.
Orpoutta, eristystä ja pyörättömiä vaunuja kansa kammoo; mutta kuninkaat ja viisaat lukevat sellaisia nimiä itselleen kunniaksi.
Sillä oliot kasvavat, kun niiltä riistetään, ja kun niihin lisätään, vähenevät ne.
Mitä ihmiset teoillaan opettavat, sitä minä vuorostani käytän heitä opettaakseni.
Esim. rajut ja yltiöpäiset ihmiset eivät kuole luonnollista kuolemaa.
He antavat hyvän opetuksen ja minä käytän heidän opetustaan hyväkseni.

43. Tao’yla Bir Oluş

43. Rajaton hyödyllisyys

Sertin üstesinden ancak
ona boyun eğip sulha getirerek
yumuşak, gelir
içine hiçbir nesne girmeyen
boşluğun olmadığı yerlerde bile.
İşte bunlar ile anlaşılır
doğanın yolunun değeri.
Arif olan eksiksiz anlar
sözsüz öğretinin de olabileceğini
ve eylemlerin kendini geliştirmeyi
istemeden yapılması gerektiğini.

Maailman pehmoisin olio kukistaa väkevimmän.
Aineeton tunkee kaiken läpi, vaikkei olisi mitään aukkoa.
Tästä minä ymmärrän, kuinka tehokas toimimattomuus on.
Opettaa sanoja käyttämättä ja olla hyödyksi ilman toimintaa – harvat ihmiset pääsevät niin pitkälle!

44. Yeterlilik

44. Hiljaa pysyminen

Kanaatkâr kişi bilir kendinin
şöhretten bile değerli olduğunu
ve böylelikle alçakgönüllü kalır.
Kendinden çok servetine
bağlı olan kişi ise
çok daha fazla zarar eder.
Durmasını bilen belki kaybeder;
ama selamette kalır.

Mikä on lähempänä sinua, nimesi vaiko elämäsi?
Mikä on arvokkaampaa, elämäsi vaiko rikkautesi?
Mikä on suurempi paha, ansaitseminen vaiko menettäminen?
Suuri hartaus vaatii suurta uhrausta.
Suuri rikkaus aiheuttaa suuren häviön.
Joka on tyydytetty, ei kärsi tappiota.
Joka voi seisoa hiljaa, ei joudu vaaraan.
Nämä ihmiset ovat kestäviä.

45. Değişimler

45. Rajaton hyve

Geçmişe bakınca, kendi zamanında
kusursuz görünen başarılar
noksan ve bozuk görünebilir;
ama bu demek değildir ki o başarıların
faydası sürmedi.
Bir zaman dolu görünen
sonradan boş görünebilir
yine de henüz tükenmemiştir.
Bir defasında doğru görünen
bir dahakinde eğri görünebilir.
Zekâ, aptallık görünebilir;
güzel söz söyleyiş, patavatsızlık görünebilir.
Hareket soğuğu alt edebilir,
durağanlık da sıcağı;
ama hareketteki durağanlık
Tao’nun yoludur.

Joka näkee, että hänen korkeimmat saavutuksensa ovat epätäydellisiä, voi jatkaa työtään loppumattomiin.
Joka näkee, että hänen suurimmat omistuksensa ovat tyhjyyttä, voi jatkaa hankkimistaan ainiaan.
Hänen suurin suoruutensa on vain nöyrää taipumista.
Hänen korkein viisautensa on vain sopertamista.
Toiminta voittaa kylmyyden, rauhallisuus kuumuuden.
Hyveellä ja rauhallisuudella voidaan maailma voittaa.

46. Arzuyu ve Hırsı Yumuşatmak

46. Himon hillintä

Doğanın yoluna dikkat edildiğinde,
tüm şeyler kendi fonksiyonlarına uygun
hareket ederler;
atlar arabaları çeker ve sabanın önünden giderler.
Fakat doğanın yoluna dikkat edilmediğinde
atlar çarpışma ve savaş için yetiştirilirler.
Arzu, hoşnutsuzluğa sebep olur iken
yeterliliği bilen kişi
ihtiyacına daha kolay sahip olur.

Kun Tao on mailmassa, käyvät hevoset laitumella.
Kun Tao on jättänyt maailman, kasvatetaan saloilla sotahevosia.
Ei ole suurempaa syntiä kuin himossa eläminen.
Ei ole suurempaa tuskaa kuin tyytymättömyys.
Ei ole mitään onnettomampaa kuin ansion ahneus.
Sentähden tyytyväisyyden kyllyys on ainainen elatus.

47. Uzakları Keşfetmek

47. Kauaksi katsominen

Tao seyahat etmeden de
bilinip gözlenebilir.
Göklerde olan biten de
pencereden bakmadan görülebilir.
Ne kadar uzağa gidilirse
o kadar az olur bilinen.
Ondandır bilge kişinin bakmadan her şeyi görmesi
ve kendini geliştirme kaygısı olmadan çalışarak
Tao’nun bütünlüğünü keşfetmesi.

Ihminen voi tuntea maailman lähtemättä ulos omasta talostaan.
Omien ikkunain läpi voi hän nähdä ylhäisen Taon.
Mitä kauemmaksi hän menee, sitä vähemmän toivoa hänellä on löytämisestä.
Sentähden viisas tietää ja tuntee matkustamatta, nimittää olioita näkemättä ja suorittaa kaiken toimimatta.

48. Bilgiyi Unutmak

48. Tiedon vaiva

Bilgiyi izlerken
eldekilere her gün yenisi eklenir.
Ama Tao’nun yolunu izlerken,
eldekiler azalır;
daha az çabalanır,
ta ki çabalama kalmasın.
Gayret dizginlenmezse
hiçbir iş yarım kalmaz.
Doğanın yolu
değişim tasarlayarak değil
nesneleri kendi gidişine bırakarak hüküm sürer.

Ruumiillinen ja henkinen vaiva kasvaa joka päivä tiedon tavoittelusta.
Mutta tämä vaiva vähenee päivittäin Taon saavuttamisen kautta.
Lyhennättekö alituiseen ponnistustanne, kunnes siitä ei ole mitään jälellä?
Ei ole mitään, jota ei toimimattomuus voisi aikaansaada.
Ihminen voisi pienimmättäkään tuskatta ryhtyä maailmaa hallitsemaan. Mutta ne, jotka pitävät suurta ääntä maailman hallitsemisesta, eivät ole siihen valmiit.

49. Duyumsamanın Erdemi

49. Myönnytyksen hyve

Bilge kişi kendine önem vermez;
ama başkalarının ihtiyaçlarını duyumsar.
Erdemin büyük bağlılık gerektirdiğini
ve kendinin buna sahip olup herkese karşı
iyi olduğunu bilerek;
başkaları ne yaparsa yapsın,
bilge onların ihtiyaçlarına göre davranır.
O, alçakgönüllü ve utangaçtır.
Böylelikle diğerlerinin kafasını karıştırır.
Onlar ki onu çocukmuş gibi görürler,
bazı zaman onun sözlerine kulak verirler.

Viisaalla ei ole kiintonaisia mielipiteitä, joita hän sanoisi omikseen.
Hän mukautuu muitten ajatuksiin.
Minä tahdon maksaa hyvän hyvällä. Tahdon myöskin maksaa pahan hyvällä.
Hyve on hyve.
Luottamukseen vastaan luottamuksella; samaten vastaan epäluuloonkin luottamuksella.
Hyve on luottavainen.
Viisas elää maailmassa kainosti itseään hilliten ja hänen sydämensä uhkuu myötätuntoa kaikkia kohtaan.
Ihmiset uskovat hänelle ajatuksensa ja hän pitää heitä kaikkia lapsinaan.

50. Hayata Biçilen Paha

50. Elämän arvo

İnsanlara bakarken görebiliriz belki
doğum ve ölümün iç içe olduğunu uzamda.
Üçte biri hayati izler, üçte biri ölümü
ve öylece doğumdan ölüme naklolanlar
da gördüklerimizin üçte biri.
Tao’nun yolunu takip eden,
azgın hayvanlardan korkmadan yol alır.
Kavga gürültüden ise etkilenmez;
çünkü direniş göstermez.
Evren bu dünyanın merkezidir,
dolayısıyla Tao’nun içinde yaşayanın
iç dünyasında yoktur hiçbir yer
ölümün girebileceği.

Ihmiset astuvat elämään ja palaavat takaisin kuolemaan.
Elämän portit ovat kolmetoista luvultaan ja yhtä monta on kuoleman portteja.
Yhtä monta tietä myöten elämä nopeasti käy kuolemaa kohden. Ja minkätähden?
Sentähden että ihmiset tavoittelevat ainoastaan aisti-elämää.
On sanottu, että ihminen, joka tuntee elämän salaisuuden, voi vaeltaa kautta maan varustautumatta sarvikuonoa tai tiikeriä vastaan.
Hän voi mennä taistelun tuoksinaan miekkaa pelkäämättä.
Sarvikuono ei löydä paikkaa, mihin sarvensa, työntää.
Tiikeri ei löydä paikkaa, mihin kyntensä iskeä.
Miekka ei löydä paikkaa, mihinkä tunkeutua.
Ja miksikä ei?
Sentähden että hän on voittanut kuoleman.